Duygusal-Davranışsal Bozuklukların Sınıflandırılması ve Nedenleri


Duygusal-Davranışsal Bozuklukların Sınıflandırılması ve Nedenleri

Sınıflandırılması
İleti Bozukluğu: Karşı gelme, disiplinsiz davranma, olumsuz olma, kavga çıkarma, sözel ya da fiziksel saldırıda bulunma gibi davranışlarla kendini gösterir.
Sosyalleşmiş Saldırganlık: Okuldan kaçma, bir çetenin üyesi olma, hırsızlık gibi suçlara yönelme gibi eğilimlerle kendini gösterir.
Kaygı- İçe Dönme: Aşırı kaygı, yalıtılmışlık, yalnızlık, utangaçlık gibi belirtilerle kendini gösterir.
Olgun Olmama: Kısa dikkat süresi, aşırı pasiflik, dalıp gitme, sakarlık, yavaşlık gibi özelliklerle kendini gösterir.
Nedenleri
Biyolojik etmenler: Duygu ve davranış bozuklukları genetik, nörolojik ya da biyokimyasal etmenlerle ilişkili olabilmektedir. Örneğin, ailesinde bazı psikolojik rahatsızlıklar görülen kişilerin bu rahatsızlıklara yakalanma olasılıkları daha yüksek olmaktadır. Anne karnında uyuşturucu ya da alkol gibi belli maddelere maruz kalmak da çocukta duygu ve davranış bozukluğu görülme riskini arttırmaktadır. Ayrıca, merkezi sinir sisteminin zedelenmesi de bu tür sorunlara yol açabilmektedir. Ancak, biyolojik etmenler ile duygu ve davranış bozuklukları arasında net bir ilişkilendirme henüz yapılamamaktadır.
Aile: Aile yapısı ve aile üyelerinin kişilik özellikleri, çocuklarda duygu ve davranış bozukluğu görülmesinin önemli belirleyicilerinden biridir. Belli aile özellikleri, belli tür duygu ve davranış bozuklukları ile yakından ilişkilidir. Örneğin, geçimsizlik, işsizlik, ekonomik sorunlar, alkol ya da uyuşturucu kullanımı, çocuk ihmali ve istismarı gibi olumsuz durumlar, ailede yoğun stres yaşanmasına yol açmaktadır. Böyle bir stres ortamında ise, anne-babalık görevleri yerine getirilememekte ve aile yaşantısı ciddi şekilde bozulmaktadır. Bu gibi özellikler gösteren bir aile ortamında aile üyeleri arasında saldırgan davranışlara ve ceza uygulamalarına sıklıkla rastlanmaktadır. Belli bir süre böyle bir aile ortamında bulunan çocuklar, ileti bozukluğu ya da sosyalleşmiş saldırganlık kategorileri açısından önemli bir risk grubunu oluşturmaktadır. Bu özellikleri taşıyan çocuklar, genellikle, okula karşı olumsuz bir tutuma da sahip olmaktadır. Ayrıca, bu çocuklar okul yaşamına son derece sınırlı bir uygun davranış dağarcığı ile başlamaktadır. Okulda akranlarıyla ve öğretmenleriyle etkileşimde bulunmak için, ailede gördükleri karşı çıkma, saldırma vb. yollara başvurma eğilimleri yüksek olmaktadır.
Okul: Okulun personel, fiziksel ortam, araç-gereç vb. açılardan yeterli donanıma sahip olması, duygu ve davranış bozukluklarını önleme ya da azaltmada destekleyici özellik taşımaktadır. Örneğin, kalabalık sınıflara kıyasla az sayıda öğrencinin bulunduğu sınıflarda disiplini sağlamak daha kolay olmaktadır. Ama asıl belirleyici etmen, okulun öğretimsel ve yönetsel özellikleridir. Okulun hangi öğretimsel ve yönetsel özellikleri duygu ve davranış bozukluklarına zemin hazırlar?

  • Etkili davranış ve sınıf yönetimi tekniklerinin kullanılmaması
  • Etkili öğretim yapılmaması
  • Öğrencilerin bireysel özelliklerine duyarsız kalınması
  • Beklentilerin öğrenci düzeyleriyle uyuşmaması
  • Öğretilen becerilerin öğrenciler için ilginç ve işlevsel olmaması
  • Öğrencilere uygun modeller sunulmaması

Yakın çevre: Ailenin ve okulun içinde bulunduğu mahalle, semt ya da köy, duygu ve davranış bozuklukları, özellikle sosyalleşmiş saldırganlık davranışları açısından önemlidir. Suç oranı yüksek çevrelerde büyüyen ve okula giden çocukların kendilerini çete vb. uygun olmayan gruplar içinde bulmaları, suç oranı düşük çevrelerdeki çocuklara kıyasla çok daha kolay olmaktadır. Ayrıca, yakın çevrenin sahip olduğu boş zaman etkinliği (örneğin, spor) olanakları da önemlidir. Okul dışında kalan zamanlarını verimli şekilde geçirme olanaklarından yoksun olan çocukların uygun olmayan davranışlara yönelme olasılıkları daha yüksek olacaktır.
Toplum: Toplumun ekonomik ve sosyal özellikleri, doğrudan ya da dolaylı olarak, aile, okul vb. aracılığıyla, çocukları etkilemektedir. Örneğin, ekonomik bunalım, işsizlik gibi sorunlar pek çok aileyi olumsuz etkilemektedir. Ailesinde işsizlik ya da parasızlık sorunu olan çocukların da, az ya da çok, bu koşullardan etkileneceği apaçık ortadadır.
Günümüz toplumlarında kitle iletişim araçları en etkili toplumsallaşma araçları arasında yer almaktadır. Yine günümüzde TV haberlerinden çizgi filmlere varıncaya kadar pek çok yayında şiddet, acı çekme, mutsuzluk gibi kişiler üzerinde son derece olumsuz etkiler yapan öğelere rastlanmaktadır. Örneğin, sayısız araştırma bulgusu, kitle iletişim araçları yoluyla sergilenen şiddet öğelerinin, çocukları şiddete karşı duyarsızlaştırdığını ve çocukların şiddeti örnek almalarına yol açtığını göstermiştir. Ayrıca, şiddet öğeli yayınlar alışkanlığa, bu alışkanlık da kişilerin giderek daha yoğun şiddet öğeli yayın görme eğilimi içine girmelerine yol açmaktadır. Kitle iletişim araçlarının bu ve benzeri yayınları, duygu ve davranış bozukluğu eğilimini körüklemektedir. Bu konuda ailelerin ve öğretmenlerin bilinçli olması ve çocukları seçici olmaya yönlendirmesi gerekmektedir.